OKUMA SÜRESİ: 14 DK
11.09.2023
FIP yani açılımı ile kedi enfeksiyöz peritonit, evcil kedilerinize etki eden koronavirüsünün sebep olduğu viral hastalık çeşididir. Bu tür bir koronavirüs, insanlarda görülen COVİD-19’a yol açan koronvirüsten ayrıdır. Kedilerde görülen bu virüse oldukça sık rastlanıldığı gibi hafif bir ishal problemi dışında ciddi sorunlara yol açmaz. Fakat eğer bu virüs belirli bir mutasyon geçirirse, FIP gelişmesi olasıdır.
Kedilerde karın boşluğu periton isimli ince ve sulu bir zarla kaplıdır. Kedinin karın boşluğu yaralandığında periton iltihaplanır. İltihaplanmanın şiddeti, periton boşluğunun geçirdiği yaralanmanın tipine bağlıdır. Kedilerde kerin zarı iltihabı, “peritonit” olarak adlandırılır ve çoğunlukla oldukça ağrılı bir durumdur. Bu nedenle de kedinin karnına dokunulması, tepki vermesine neden olur. Peritonit kısa veya uzun süreli, bölgesel ya da yaygın bir şekilde kendini gösterebilir.
Kedilerde enfeksiyöz peritonit ya da kısaca FIP evcil kedilerde çok dikkat edilmesi gereken bir hastalıktır. Dünya çapında her yaşta görülebilmesine karşın, hastalığın daha çok iki yaşından küçük kedileri etkilediği gözlenmiştir. Peritonit çok yaygın bir hastalık olmasa da çok önemlidir, çünkü bir kedi bir kez hastalığa yakalandığında, sonuç çoğunlukla ölümle sonuçlanır.
Bazı kedi ırklarının peritonite yakalanma olasılığı daha yüksek olabilir. Bu kedi ırkları arasında Habeş, Bengal, Himalaya ve Devon Rex cinsleri bulunuyor. Barınaklarda yaşayan kediler de tıpkı evde birden fazla kedinin bir arada olması gibi bu riski arttırmaktadır. Stres ya da yakın zamanda bir ameliyata maruz kalan kedilerin de hastalığa yakalanma ihtimali daha fazladır.
Birçok kedi hayatında bir veya birkaç defa kedi kedi koronavirüsü suşu ile enfekte olur. Tek yaşayan kedilerin yaklaşık %50’si, birden fazla kedi olan evlerdeki kedilerin ise %80-90 arası bir kısmı en az bir kere bu virüs nedeniyle hastalığa yakalanır. Enfekte olan kedilerin %90’ı hızlı bir şekilde sağlığına kavuşur. Mutasyona uğramış koronavirüs suşu ile peritonit hastalığına yakalananların oranı ise oldukça düşüktür. Bu oran veterinere başvuran hasta kedilerin %5 ile %10’unu kapsar. Bütün kediler arasında ise bu oran %1’den daha azdır.
Çoğu kedide enfeksiyonun ilk başladığı zamanlarda herhangi bir semptom gözlenmez. Semptomlar genellikle hastalığın ilerlediği bir aşamada kendini gösterir ve bu da prognozun kötü olmasına neden olur. Bunların hiçbiri peritonite özgü bir belirti olmamasına karşın aşağıdaki belirtileri kedinizde fark ettiğiniz zaman vakit kaybetmeden veterinerinize başvurmanız önemlidir:
Kedilerde enfüzyonlu ve enfüzyonsuz olmak üzere iki tip peritonit görülebilir. Enfüzyonlu ya da “ıslak” peritonit nefes almada zorluk ve karında şişme belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan bir sıvı birikmesi ile kendini gösterir. Efüzif olmayan veya “kuru” tip peritonit ile enfekte olan kedilerde ise sıvı birikimi daha azdır veya görme sorunları gözlenebilir.
FIP, bütün kedi hastalıkları arasında en az anlaşılanlardan biri olmaya devam ediyor. Kedilerde peritonit, kedi koronavirüsü (FeCV) adı verilen viral bir enfeksiyonla ilişkilendirilmektedir. Koronavirüs enfeksiyonu kedilerde çok yaygındır ancak çoğu zaman belki hafif bir ishal dışında herhangi bir soruna neden olmaz. Bu virüs, nadiren hastalığa neden olma potansiyeline sahip bir koronavirüs türüne dönüşür. Bu mutasyona uğramış suş, kedilerde karın zarı iltihabının ana nedenidir.
Kedilerde peritonitin diğer ikincil nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir:
FIP, teşhisi çok komplike ve bir hayli zor olan bir hastalıktır. Kedinizin gösterdiği belirtilerin pek çoğu sahip olduğu başka problemlerden de kaynaklanabilir. Net bir doğrulama yapmak için ileri testler gerekmektedir ve bu testler üzerine hala daha araştırmalar sıkı bir şekilde devam etmektedir. Aşağıda belirtmiş olduğumuz durumların görülmesi halinde, veteriner hekiminizin FIP şüphesi üzerine durması yüksek ihtimaldir:
Eğer kedinin karnında ya da göğsünde sıvı birikmişse, veteriner hekiminiz test yapmak için bu sıvıdan bir miktar örnek alabilir. Sıvıda yüksek ölçüde protein çıkarsa, büyük ihtimal ile bu FIP’in bir sonucudur. Eğer şüpheleri kuvvetli ise veteriner hekiminiz toraks ve abdomende anormal sıvı varlığını görebilmek için röntgen ya da ultrason çekecektir. Bununla birlikte FIP’i teşhis etme konusunda yardımcı olabilecek testler mevcuttur.
Virüsün bulaşmış olduğu beyaz kan hücrelerini tespit etmek üzere immünoperoksidaz (immunohistokimya) testi yapılabilirken, doku veya vücut sıvısında virüsü test etmek amacıyla polimeraz zincir reaksiyonu teknolojisine başvurulabilir. Bazı zamanlarda ise karın boşluğunun içerisindeki enfekte olan dokudan biyopsi için parça alınabilir. Bahsi geçen tüm testler teşhisin yapılması için yarar sağlasa da %100 doğru sonuç vermediğini belirtmem gerekiyor.
Maalesef FIP için belirgin bir tedavi yöntemi yoktur ve tanıdan sonraki iki hafta içinde genellikle vakalar ölümle sonuçlanır. Bazı tesadüfi durumlarda hastalık erken teşhis edildiğinde hasta kedilerin nadiren de olsa iyileştiği görülebilir.
Kesin bir tedavinin bulunmaması nedeniyle tedavi uygulamaları çoğunlukla hastalığın altında yatan nedeni ortadan kaldırmak yerine kedinin daha az acı duymasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilir. Bunu sağlamak için de hastalıkla mücadele etmek amacıyla aşırı aktif çalışan bağışıklık sisteminin baskılanması için bağışıklık baskılayıcılar ve modülatörler reçete edilebilir. Aynı zamanda veterineriniz tarafından semptomların hafiflemesi için sıvı birikiminin giderilmesi de tercih edilebilir.
Kedilerde karın zarı iltihabının tedavisi için intravenöz sıvı ve beslenme tedavisi sıklıkla kullanılır. Tedavi boyunca kedinin sağlık durumu veteriner tarafından dikkatli bir şekilde takip edilir ve 3-4 gün içinde kedide olumlu bir değişim beklenir. Beklenen olumlu değişim gerçekleşmediyse veteriner kedinin daha fazla acı çekmemesi amacıyla ötenazi seçeneğini önerir.
FIP için mevcut bir aşı bulunmasına karşın, bu aşının yapılması ne yazık ki çoğu zaman hastalığın önlenmesinde yeteri kadar etkili olamaz. Enfeksiyon belirtilerinin çok sonradan fark edilmesi ve aşılanmanın enfeksiyon sonrası yapılma ihtimalinin olması da aşının istenen başarı düzeyine ulaşmasını engellemektedir. Bu nedenle FIP aşıları genel kullanım için çoğu uzman tarafından önerilmemektedir. Kedinize aşı yapılıp yapılmayacağına veterineriniz ile yapacağınız değerlendirme sonucunda karar vermeniz çok önemlidir.
Kimyasal veya bakteriyel bir peritonit durumunda veteriner cerrahi müdahaleye karar verebilir. Bunlar çok ciddi durumlardır ve cerrahi tedavi bile çoğu zaman kedinin kurtulmasına yetmez ve ölümle sonuçlanabilir. Kedinin yoğun bakımda olduğu sürede kan tahlili veterinerin uygun gördüğü belirli aralıklarla tekrar edilerek değişim gözlenecektir.
FIP’in tedavisi için bir çok farklı ilaç ve molekül denenmiş ve denenmeye de devam etmektedir. Bazı uygulamalardan iyi sonuçlar alınmasına rağmen henüz araştırmalar devam etmektedir. Bu deneysel uygulamaların dışında immunsupresif ilaçlar, kortikosteroidler, biriken sıvının drenajı ve kan nakli gibi faydalı birkaç bakım ile hasta desteklenebilir. Bu yöntemler arasında hangisinin kedinize iyi geleceğini en iyi veteriner hekiminize danışarak karar verebilirsiniz.
Karın zarı iltihabı olan kedilerin iyileşmesi çoğu zaman mümkün olmayabilir. Ender olarak iyileşen vakalar dışında kedilerin bu hastalığı atlatması pek mümkün olmaz ve prognozu iyiye gitmez.
Kedinizin yaşam kalitesini en üst düzeyde tutup, acılarını en aza indirmek için veterinerinizin vermiş olduğu talimatları dikkatli bir şekilde uyguladığınızdan emin olmalısınız. Enfekte olmuş kedinize yönelik şu davranışlarda bulunabilirsiniz:
FIP için bir aşı vardır ancak etkisi kesin olarak kanıtlanmadığı için Amerikan Kedi Uygulayıcıları Birliği Kedi Aşısı Danışma Paneli önermemektedir. Aşı güvenli bulunsa da oluşabilecek riskler ölçülüp tartılmalıdır. Yeni bir aşı veya tedaviye başlanmadan önce kesin olarak veteriner hekiminiz ile durumu değerlendirmelisiniz. Mutasyona uğrayarak gelişen FIP’i önlemenin ilk yolu, kedinizin koronavirüs ile enfekte olmasını olabildiğince engellemektir.
En merak edilen başlıklardan biri de bu virüsün nasıl bulaştığıdır. FIP hastalığında, feko–oral, oral–nasal, hamile kedilerde plasenta aracılığıyla ve indirekt yolla olmak üzere pek çok bulaşma yolu vardır. Enfekte kediler virüsü en çok dışkı yoluyla saçarlar ve kedilerin yaklaşık üçte birinin virüsü bu yolla vücutlarından dış dünyaya aktardığı düşünülüyor. Kedilerin büyük çoğunluğu virüsü sadece birkaç ay vücudunda taşır ancak kedilerin çok az bir miktarı ömür boyu virüsün taşıyıcısı olabilir.
Virüs, enfekte olmuş bir kedinin dışkısına yapılacak doğrudan temas ile bulaşır. Dışkı ile yayılan virüslerin başka kediler tarafından ağız yoluyla alınması feko–oral bulaşmadır. Hastalığın belirli zamanlarında virüsün, ağız ve burun salgıları yoluyla da yayıldığı gözlemlenmiştir. Sağlıklı kediler bu yayılan virüsleri ağız ve solunum yoluyla alırlarsa ve oral–nasal bulaş gerçekleşir.
Kediler arasında virüsün bulaşması için yakın bir temas gerekir. Bundan dolayı FIP’li kedilerin çoğu virüse bebeklik dönemlerinde maruz kalırlar. Buradaki enfeksiyon kaynağı ise annedir. Ortak kum kabı kullanımı gibi kedilerin toplu olarak kullandığı yerler bulaş riskini arttırır. Aynı zamanda FCoV pozitif bir anneden plasenta aracılığıyla da bulaşma gerçekleşebilmektedir. İndirekt yollar arasındaysa ne yazık ki biz insanlar yer almaktayız. Örneğin FCoV bulunan dışkıya temas etmiş ayakkabılarımızla veya FCoV pozitif bir kediyi sevdikten sonra ellerimizi yeterince temizlemeden başka bir kediye dokunmamızla bulaşma gerçekleşebilmektedir.
FIP insana bulaşan bir hastalık değildir. Yani zoonoz bir özelliği yoktur. FIP’li bir kedinin başka bir kediye dahi FIP bulaştırma imkanı yoktur, bulaştırabileceği tek şey hastalık etkeni olan feline koronavirüstür. Daha önce de bahsettiğimiz gibi koronavirüs taşıyıcısı olan kedilerin dahi yalnızca %5-%12 gibi küçük bir kısmı FIP geliştirmektedir.